Çok küçük yaşımdan beri arkadaş edinmek benim için çok değerliydi, bir arkadaş seçip onunla yakınlaşmak, hiç kimseyle paylaşamadıklarını paylaşmak, tatlı dedikodular yapmak, bilgi alışverişi, oyun oynamak, beraber gezmek, belki de cesaret edemediğin maceralara el ele tutuşup girmek, kısacası can yoldaşı olmak ve bu dostluğu kristal berraklığında ömür boyu sürdürmek, arkadaşlık benim işte böyle bir şeydi. Derler ya ruhsal olgunlaşma yolunda yalnız kalırsın, güvendiklerin, sevdiklerin teker teker kaybolurlar. Hayatımda onlarca insan varken, telefonlarım susmazken herkesin buharlaşıp, kaybolduğuna, yakın arkadaş olarak nitelendirdiklerimin bir yıldız gibi gözümün önünden kayıp gittiklerini izledim ama eğer iyi bir iz sürücüyseniz evrenin daima sizin iyiliğinizi istediğini yeniden ve yeniden keşfedersiniz. Aslında Halen bu yaşımda benzer deneyimleri kendime çekmeye devam ettiğim için kendime şaşırmaya devam ederken, demek ki kendimi yeterince sevip, tamamlayamadım diyerek çocukluk anılarıma geri döndüm ve bildiğim halde hala bazı şeyleri tekrar ediyor olduğumu gördüm. Tam da bunları düşünürken daima yakın hissettiğim, ruhsal rehberim Louise Hay’ in bilgisayarıma kaydettiğim bir makalesini karşıma çıktı, elbette hiçbir şey tesadüf değil. Yıllar önce henüz hayattayken Hay House posta üyesi olmuştum, her hafta kendi yazdığı bir posta gönderiyordu, bunlardan biri de arkadaşlık-dostluk üzerine bir kısa makaleydi ve ben onu saklamıştım ve sizlerle paylaşmak istedim.
“Arkadaşlar, çekirdek ailenin bir uzantısı gibidir hatta aile yerine geçebilir. Çoğumuzda yaşam deneyimlerini başkalarıyla paylaşmak için büyük bir ihtiyaç vardır. Arkadaşlık kurduğumuzda sadece başkaları hakkında daha fazla şey öğrenmekle kalmaz, aynı zamanda kendimiz hakkında da daha fazla şey öğrenebiliriz.
İlişkiler kendimizin aynalarıdır. Çektiğimiz şey her zaman ya sahip olduğumuz nitelikleri ya da ilişkiler hakkında sahip olduğumuz inançlarımızı yansıtır. Arkadaşlarımız hakkında sevmediğimiz şeyler de yaptıklarımızın ya da inandıklarımızın yansımalarıdır. Eğer bir şekilde hayatlarımızı ve kendimizi tamlaştırabilseydik bu tür insanları hayatımıza çekemezdik.
Arkadaşlar arasındaki bağ gerildiğinde, nedenini anlamak için çocukluğumuza ait olumsuz mesajlara bakabiliriz. Örneğin, güvenilmez olan ve bizi hayal kırıklığına uğratan bir arkadaşımız varsa, içimize dönmemiz gerekir. Nerede güvenilmez olduğumuzu ve başkalarını ne zaman hayal kırıklığına uğrattığımızı görmemiz gerekir. Daha sonra, zihinsel bir temizlik yapmamız, olumsuz mesajları kaldırmamız ve başkalarını kabul edebilmemiz için kendimizi kabul etmeyi öğrenmemiz gerekir.
Arkadaşlarımızı iyileştirmek için telaşla koşuşturup durmak anlamsızdır. Başkalarını değişmeye zorlayamayız. Onlara, isterlerse değişme olanağına sahip oldukları olumlu bir zihinsel atmosfer sunabiliriz, eğer isterlerse değişirler ancak bunu başkaları için veya başkalarına yapamayız. Her insan kendi derslerini çalışmak için buradadır ve eğer onlar için düzeltirsek, o zaman gidip tekrar yapacaklardır, çünkü kendileri için ne yapmaları gerektiğini çözememişlerdir.
Yapabileceğimiz tek şey onları sevmek ve oldukları gibi olmalarına izin vermektir.
İşte arkadaşlıkları güçlendirmek için bazı olumlamalar:
Kendimi seviyorum ve kabul ediyorum ve ben bir arkadaş mıknatısıyım.
Kendime güveniyorum, hayata güveniyorum ve arkadaşlarıma güveniyorum.
Başkalarını sevmek, kendimi sevdiğimde ve kabul ettiğimde kolaydır.
Bir hata yapsam bile, arkadaşlarım bana yardım ediyor.
Başkalarına olan sevgim ve kabulüm kalıcı arkadaşlıklar yaratır”.
Louise Hay
💗
Comentarios