İLİŞKİLER, İLİŞKİLERİMİZ
- Somnur van der Kraan

- 8 Mar 2020
- 4 dakikada okunur

İLİŞKİLER; İLİŞKİLERİMİZ:
Hepimiz hayatı ilişkilerle deneyimliyoruz. Yer yüzü olarak adlandırdığımız bu sahnede oynadığımız oyunları diğerleriyle paylaşarak oynuyoruz. Bazen bu oyunlardan yaralanmış olarak çıkıyoruz ve bu yüzden etrafımıza duvarlar örüyor, kendi oluşturduğumuz kabukların içine saklanıyoruz. Bir çoğumuz bu kabuğun içinde yalnız ve sürekli saldırıya uğrayacakmış gibi bir yaşam sürdürmeye çalışırken her yeni bir ilişkide mutluluğu bulmaya çalışıyor. Her ilişki sanki arenada bir gladyatörle baş başa kalmış, her an saldırıya uğrayacakmış gibi tetikte yaşanılan bir durum yaratıyor ve sen kendin olmaktan çıkıyor, bir başkasını oynamaya başlıyorsun, elbette bu oldukça yorucu yaşamı beraberinde getiriyor. Sürekli yüreğinde derin bir hüzün taşıdığın, kendini çoğunlukla yalnız hissettiğin çok yorucu bir hayat. Tek başınalık değil, yalnız bir hayat. Aslında bu oyunun temelindeki tek şey biraz daha sevilebilmek ama bir gerçek var ki sevmeden sevilemeyiz.
Siz istediğiniz kadar her gün sahneye hazırlanır gibi kostüm değiştirin, yüzünüze maskeler takın, kendinize sahnede nasıl gözüküyor olduğunuza dair bir yığın kılık, imaj yaratın karşınızdaki sadece sizin gerçek frekansınızın kaynağından çıkan sinyale yanıt verir. Siz hangi dalga boyundan yayın yapıyorsanız aynı dalga boyundan biri karşınıza çıkar ve yer yüzünü onunla deneyimlersiniz. Elbette bedeniniz keyifli bir oyuncak, onu süslemek, giydirmek bir keyif ama eğer dış görünüşünüzle fazlaca uğraşmak, nasıl göründüğünüze takılıp kalmak güvensizliğin kaynağından gelir ve bu artık keyif değil korkuyla bir savaşa hazırlanmak gibidir. Bunun tam tersi de olabilir, kendinize aynada hiç bakamaz hale gelebilirsiniz, eğer siz kendinizi beğenmiyor ve cezalandırıyorsanız bu kendinizi onurlandırmıyorsunuz anlamına gelir ve bu öfke sizi her çeşit sağlıksızlığa açılmanıza neden olur. Eğer siz özgüveninizi yitirdiyseniz, kendinizi gerçekten sevmeyi unuttuysanız bilinç altınızda mutlu bir ilişkiyi de hak etmiyor olduğunuza inanırsınız, her ne kadar özgüveniniz yerinde rolü de oynamaya çalışsanız dahi yayın yaptığınız frekans bu kanaldan olacaktır, bu durum size mutlu olmak, sevgili, eş olmak yerine birine muhtaç olduğunuza inanmanıza neden olur ve öz saygının olmadığı, oldukça düşük frekanslardan yayın yapan deneyimler çekme ihtimaliniz çok yükselir. Oysa sizin ışığınız ne kadar parlarsa, odağınızda şefkat ve neşeyi taşıyorsanız, korkmadan sevebiliyorsanız inanın bana o zaman dünyanın en güzel insanı olarak diğerlerine yansırsınız. Siz kendinizi gerçekten sevdiğinizde, kendinize şefkatli olduğunuzda ışığınız parlar ve çevrenize de yansır. Herkes ışığa gelir, bunu daima hatırlayın.
Geçmişte yaşanmış her tür ilişki bir diğer ilişkinin parçasıdır, sizi oluşturan bir parçadır. Ebeveynleriniz, öğretmenleriniz, kardeşlerinizle, çocuklarınız, arkadaşlarınızla olan ilişkileriniz aşk, evlilik ilişkilerinizle bağlantılıdır çünkü asıl olan sizi kendinizle olan ilişkinizdir, asıl olan kendinizi tam ve bütün hissedebilmeniz ve kendinizi gerçekten sevmeyi başarabilmenizdir. Etrafınıza ördüğünüz duvarları yıkmadan, içine saklandığınız kabuğu kırmadan barış içinde, uyumla akan bir ilişki kurmanız neredeyse imkansızdır. Sevdiğinizin, eşinizin karşısında doğduğunuz an kadar çırılçıplak, yalın ve sade, kendinizle barışık, huzurlu ve sevecen, şefkatli durabiliyorsanız işte o zaman gerçek bir ilişkiyi yakalamış olursunuz. Geçmişte yaşadığınız tüm ilişkilerinizi kutsayıp, onları affedip, özgür bırakmak ve geçmişte yaşanmış her ilişkiye sevgimizi bırakmak, o insanları kötü yanlarıyla değil de sizinle paylaştığı güzel zamanlarda hatırlamak bizi özgürleştirir ve yüceltir. Yaşadığımız her ilişki, görünüşte belki çok korkunç olsa bile bize bir şeyi öğretmek için hayatımıza gelmiştir, eğer berbat şeyler yaşamış olsak bile bizim o sırada düşük frekansımızla ilgilidir, affetmek, özgür bırakmak bizi de özgürleştirir. Orada takılıp kalmak yerine gelişmeye adım atar ve kendimize daha iyi ilişkiler çekmek üzere kendi yolumuza gideriz.
Bir gün gelir, her çeşit ilişkide siz takıldığınız yeri aşarsınız, o zaman o ilişki bitebilir ve siz kendi yolunuza gidersiniz, ya da her iki kişi de orayı birlikte aşarlar ve yakınlığınız, dostluğunuz artar. Bir ilişki bittiyse, bir evden taşınmanız gerekiyorsa, yeni bir iş arıyorsanız bilin ki son durumdaki insanları affedip, kutsayarak, yerlerin, yaşadıklarınız, kimselerin her yerine sevginizi koyduktan sonra o deneyim sona erer ve ancak o zaman daha iyi olanı kendinize çekebilirsiniz. Eğer öfkeyle lanet ediyorsanız evren bu deneyimi bitmemiş olarak değerlendirir ve size benzer bir deneyimi gönderir, aslında siz bunu çekersiniz, bu sizin talebinizdir, öfke ve sefalet kanalından yaptığınız yayındır.
Aynı zamanda etrafınızdakiler sizin bir parçanızın size yansıması için orada bulunurlar. Eğer siz çevrenizdekilerle barışık, çevrenizdekilere şefkatli olamazsanız bu durum aslında sizin kendinizle barışık, kendinize karşı hırpalayıcı oluyorsunuz demektir. Eğer çevrenizdeki insanlara öfkeliyseniz, geçmişteki insanlara öfkeliyseniz bu korku demektir. Bu korku ve korkunun kaynağından çıkan öfke anlamına gelir. Oysa siz korkunun kaynağını bilirseniz ve onunla barışırsanız yüreğinizi sevgiye açarsınız ve artık hayatı sevginin kaynağından akan frekansta deneyimlersiniz. Öfke bulaşıcı bir hastalıktır ve fiziksel ve ruhsal hastalıkların da kaynağıdır.
Şimdi burada hepimizin hedefi frekanslarımızı yükseltmek, sağlıklı, bereketli, sevgi ve şefkat dolu ilişkileri hayatımıza çekmek ve yer yüzünü sevgi dolu bir frekansta deneyimlemek. Yeryüzü deneyimlerimizi artık acı, keder, sefaletle değil evrenin en yüce bilgeliğinin kaynağından akan koşulsuz sevginin kaynağından ilham alan yaratıcılığımızla deneyimlemek. Enerjinizi ve frekansınızı her zaman yüksek tutamayabilirsiniz, bazen düşük frekanstan yayın yapan bir ortamda kalabilirsiniz ama engelleri aşmak, güzelleşmek için her geçen gün evrenin bilgi kitabından yararlanabilirsiniz. Orada “Bedenini-zihnini ve ruhunu bir arada tut” der.
Beden-zihin-ruh bütünlüğünde kalmak için:
1. İyileşmeyi, iyi olmayı, iyi günlerde yaşamayı kabul etmek.
2. Meditasyon yapmak.
3. Negatif düşünceleri değiştirmek, negatifleri yakalayıp iyileştirdikten sonra
yerine olumlu düşünceleri yerleştirmek.
4. Geçmişi affedip, serbest bırakmak.
5. Kendimizle barışık ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edip, çok sevmek. Çok sevmek. Kendinizi her an sevgiyle ve şefkatle kucaklamak.
6. Şiddeti ve sefaleti yememek, yani et yememek.
7. Bol su içmek.
8. Bizi sadece kısa bir süreliğine hoşnut edip sonra ağır bedeller ödeten bağımlılıklarımızdan özgürleşmek.
9. Temiz sularda bedenimizi yıkayıp, yüzdürmek.
10. Kendinizi sağlığın ve şifanın kaynağından beslenmek ve bunun bilincinde severek yemekler hazırlamak ve onları yemek. Hazırladığınız şifayı sevdiklerinizle paylaşmak.
11. Her gün kendimize iltifat etmek, kendimize şefkat gösterip, onurlandırmak ve her gün kişisel gelişimimiz için bir şeyler yapmak.
12. Odağınızda sevgi, sevinç ve neşeyi barındırmak ve sevginin kaynağından düşünüp, konuşmak.
13. Doğada bulunmak, doğayla bağlantıda olmak.
14. Doğa varlıklarını öğrenin, hayvanlarla şefkatli ilişkiler kurun.
15. Sezgilerimizi kullanmak ve düşüncelerimizi tetikleyen duygularımızın neden değiştiğini gözlemlemek.
16. Yoga, Tai Chi gibi beden-zihin-ruh bütünlüğünü sağlayan çalışmalar yapmak.
17. Şarkı söylemek, dans etmek, resim yapmak, yazmak.
18. Şiddet ve sefalet yansıtan, öfke uyandıran her türlü yayından uzak durmak.
Öyle ya biz bizler sadece tümden gelen tüme dönecek olan birer ışık demetiyiz. Bu dünyayı zaman dediğimiz lineer bir çizgide deneyimleyen varlıklarız. Bu yeryüzünün temeli, kaynağı, gıdası da sevgidir, sevilmeyen hiçbir şey var olamaz. O yüzden kendine kendini sevmek için izin ver.
Hayata ve onun tüm ifadelerine sevgiyle kalın..


Yorumlar