top of page

GEÇMİŞİ OMUZLARIMDA MI TAŞIYORUM?



Bir boş anınızda aklınıza geçmişe ait bir anı geliyor, oraya dalıp gidiyorsunuz, hatta kendinizi o sahnenin içinde buluyorsunuz. “Elimde olsa değiştirirdim” diyorsunuz, sizi hüzünlendiren, suçluluk, pişmanlık hissettiren duygularla mücadele etmeye başlıyorsunuz.

Hatırlamak biz insanların en değerli yaşam malzemelerimizden biridir, bizler öğreniriz, öğrendiklerimizle genişler, büyür, olgunlaşırız. Durmadan kayıt yaparız, yaptığımız kayıtların içinden bir şeyler çekip, oradan kendimize yeni deneyimler hazırlarız. Daha anne karnındayken kayıt yapmaya başlıyor ve şu andaki hayatımızı oluşturmak için belli bir kalıp oluşturuyoruz. Aynı zamanda birçok kaydı da fizik ortamda DNA kayıtlarıyla, enerji ortamında ise ruhsal kayıtlarımızla yanımızda getiriyoruz. Yanımızda getirdiğimiz malzemeye çevremizde gördüklerimizi yaptığımız kayıtları ilave ediyoruz. Bir bebeğin sınırlı bir yaşamı var, aslında işi ilerde kullanmak üzere gözlemlemediklerini kaydetmektir. İddialara göre 0 ile 6 yaşı arasında yaptığımız kayıtlarla kendimize bir ana program oluşturup o program üzerinden hayatımızı kurarız ama elbette ondan sonra da kayıt yapmaya devam ederiz, kendimize deneyimler çeker ya da yaratır ve onları yaşayarak öğrenmeye, büyümeye, gelişmeye ve olgunlaşmaya devam ederiz. Hayat tıpkı kendi yarattığımız bir filmde özgün karakterlerle rol paylaştığımız bir film gibi akar.

Peki neden bir çoğunlukla ait hüzünlü, pişmanlık duyduğumuz veya öfkelendiğimiz anılar canlanır belleğimizde? Yanıt aslında çok basit:

“Geçmişteki her şeyi sevgiyle affettim, hayatımı sevinç ve neşeyle yaratıyorum. Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum ve kendimi seviyorum”.

Çünkü geçmişi değiştiremezsiniz ama bakış açınızı, düşüncelerinizi ve asıl olan bunların altında yatan duyguyu değiştirebilirsiniz. Çoğunlukla aşağıya çeken düşüncelerin gelmesinin nedeni deneyimin içindeyken yaşadığımız hayal ve kalp kırıklıkları ve bazen onlardan kalan travmalardır yani gözle görülmeyen yara izleridir, bazen bu yaralar açıktır ve arada bir kanarlar. Temeldeki neden ise kendimizin sevilmediğini hissettiğimiz anılardır ve geri dönüp orayı düzeltmeye çalışırız. İşte bu noktada yukardaki cümleye tekrar bakmanızı ve her gün tekrar etmenizi öneririm.

Geçmişi hatırlayın ve oradaki insanların hepsine sizin filminizde rol aldıkları için teşekkür edin, onları öğrenmek, birlikte oynamak için hayatınıza çektiniz. Şimdi her aklınıza düşen düşünceye gülümseyin ve her deneyiminizi kucaklayın ve sonra bırakın gitsinler, onların içinizden geçip gitmesine izin verin. Ne geçmişinizden ne de düşüncelerinizden korkmayın, aksine onlara sahip çıkın, onlar size öğretenler, sizi geliştiren ve olgunlaştıranlardır. Düşüncelerinize sahip çıkın ve asıl olan onların arkasındaki duyguyu değiştirin. Bir kez odağınıza gerçek sevgiyi koyduğunuzda zaten her şey değişir. Kendinize gösterdiğiniz sevinç ve neşe, şefkat ve anlayış odağınıza yerleştirdiğiniz sevginin bu yer yüzündeki ifadeleridir.

Şimdi gözlerinizi kapatın, derin bir nefes alın. İçinizden dörde kadar sayın ve nefesi bırakın.

Bir nefes daha alın, içinizden beşe kadar sayın ve nefesi bırakın.

Bir nefes daha alın, içinizden altıya kadar sayın ve nefesi bırakın.

Şimdi nefesinizi akışa bırakın ve…

Tam göbek deliğinizi ortasında küçük bir güneş olduğunu hayal edin, o güneş can, o güneş aşk, o güneş sevginin ötesinde şefkat ve giderek büyüyor, büyüdükçe de ışıldıyor ve altın ışığı her yerinizi kaplıyor, Altın ışık büyüyor ve sizin etrafınıza yayılıyor, giderek genişliyor ve bulunduğunuz odaya doluyor. Bu altın ışık hüzmeleri dokundukları her yeri aydınlatıp, ışıklandırıyor. Bu ışığı dilediğiniz kadar genişletebilir, dilediğiniz kadar uzağa taşıyabilirsiniz, içine dilediğiniz insanı, hayvanı, ağacı ve tüm dostlarınızı alabilirsiniz. İçinizden “Ben seven ve sevilenim” cümlesini tekrar edin.

Bu çalışmayı her gün yapın, yapılması kolay, basit gibi gözüken gücü yüksek bir çalışmadır.

Hayata ve onun tüm ifadelerine sevgiyle kalın.

Somnur vdK


8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

DOSTLUK

bottom of page