top of page

BEN HAYATIMI KAYNAKTAN BANA AKAN İLHAMLA YARATIRIM


Bir resim ya da bir desen yapmaya başlamadan önce kafanızda bir şey canlandırırsınız, malzemeleri hazırlar işe koyulursunuz. Kafanızda canlandırdığınız her neyse onun tıpatıp aynısı genellikle gerçekleşmez ama bu müthiş güzel bir maceradır, yolculuk sırasında karşınıza çıkanları ya değerlendirirsiniz ya da onlardan kurtulmaya çalışırsınız. Eğer başlangıçta kafanızda oluşan resmi illaki gerçekleştirmeye çalışıyorsanız macerayı kaçırırsınız, bu da yaratıcılığınıza ket vurmak demektir. Karşınıza çıkanları görüp, onlarla maceraya girdiğinizde bir diyalog başlar, bir seslenişe yanıt vermek gibidir hem oynar hem de öğrenirsiniz. Bu macerayı kaçırıyorsanız heyecansız ama makul bir resim ortaya çıkar ya da elinizde stresle geçmiş bir zaman dilimi ve çöp olduğuna inandığınız bir karalama kalır.


Bazen de kafanızdaki beklentiyi gerçekleştirmek uğruna resmin içine dalıp gider, detaylarda kaybolursunuz. Biraz da şuraya, buraya, ortaya, bir figür derken dengeler bozulur ve yeniden dengeyi oturtmak için uğraşır durursunuz. Oysa derin bir nefes alıp, sanki bir başkasının yaptığı bir resimmiş gibi uzaklaşıp bakmak her şeyi daha net görmenizi sağlar.


Ben hayatı resim yapmaya benzetiyorum, hatta hepimizin hayatlarının her bir karesi kendi boyadığımız birer resim olan, yönetmenliğini ve baş rol oyunculuğunu yaptığımız eşsiz bir film olduğunu düşünüyorum. Bu kareleri yaratırken kafamızdakileri takıntılı bir halde oraya koymaya kalkışıyorsak o zaman karşımıza çıkanları değerlendiremiyoruz, yeniye açık olmadığımız için kendimizi öğrenmeye de kapatmış oluyor ve dolayısıyla da yaratıcılığımıza ket vurup, kontrol altında tutmaya çalışıyoruz demektir.


Hepimiz kendi mükemmel olmayanda en mükemmeliz çünkü eğer her şeyin mükemmel olduğunu düşünseydik o zaman öğrenmeyi bırakırdık ama ben inanıyorum ki akan her neyse hayatlarımızda mükemmel, bizler kadar eşsiz ve mükemmel. Hepimiz yüreklerimizi ve gözlerimizi açıp, kaynağa bağlandığımızda oradan bize daima gelen ilhamla hayatlarımızı yaratıyoruz. Bazen bağlantı kopabilir, bazen bağlandığımızı zannedip bir yerlerde kaybolabiliriz ama hiç önemli değil çünkü biz bu yer yüzüne bütün bunları yaşamaya geldik. Yüreğimizi bu ışığın altında açtıktan sonra akmak, hayatın içinde akmak, karşına her ne çıktıysa evrenle dans edermiş gibi oynayarak öğrenmek ve bu eşsiz filmi çekmeye, çekerken oynamaya devam etmek. Arada bir resmin dışına çıkıp sanki bir başkasının hayatıymış gibi bakmak, eğriyi-doğruyu huzurlu ve yeni gözlerle değerlendirmek ve yeniden resmin içine dalmak ve bu macerayı evrenle oynayarak yaşamak.” İşte budur” derim.

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

DOSTLUK

bottom of page