top of page
  • Yazarın fotoğrafıSomnur van der Kraan

HAYATIN ANAHTARLARI

Güncelleme tarihi: 12 Mar 2020


Bir çoğumuz içinde bulunduğu durumdan sık sık şikayetçi oluyor ama aynı zamanda bu durumu değişmesini, mutlu bir hayatı istiyor. Ne yaptığımı ve yaptığım şeyin nelere sebep olabileceğini anlayıncaya kadar benim de böyle bir alışkanlığım vardı. Başımdan geçmiş olan kötü bir deneyimi anlatır, deneyimin içindeki insanlardan şikayet eder, onları yargılardım, bir gün geldi ve bu davranış alışkanlığımın hayatıma ciddi bir biçimde zarar vediğini idrak ettim. Çevremizde gelişen olayların içinde rol alan insanlar hayatlarımızda engeller yaracak davranışlarda bulunuyorlarsa elbette seçimimizi yapacak ve kendi yolumuza devam edeceğiz ama bu insanlara ne kadar kızsak da bize bir şeyi öğretmek için orada bulundular ve bize ters gelen şeyler yaparak, kötü kişi rolünü üstlendiler. Kötü kişi rolünde hayatımıza girenler özetle biraz daha kendimize güvenebilmeyi aslında en çok da kendimizi çok ama çok sevmeyi hatırlatmak için gelirler. Kendimizi gerçekten sevmek konusu uzun ve güzel bir konu. Ben inanıyorum ki kendimizi gerçekten sevebildiğimizde hayatımıza her şey yoluna girecektir. Bundan sonraki yazım onunla ilgili olacak.

Dert yanmak ve şikayetçi olmak hayatlarımızın iyi yönde gelişmesine yardım edemez. Bir çoğumuz içinde bulunduğu durumdan, işinden, patronundan, iş arkadaşlarından, gelirinden, eşinden, sevgilisinden, yalnızlığından, arkadaşlarından, komşusundan, sağlığından şikayetçisiniz.

Hayata nasıl bakacağımızı, korkuları, endişelenmeyi, düşünce kalıplarını bizi büyüten yetiştiren insanlardan öğreniriz ve biz bunların farkına varmadığımız süre boyunca hayata bu kalıpları temel alarak tepki veririz. Bu noktada kimseyi suçlamıyoruz çünkü onlar da bunu kendi ebeveynlerinden öğrendiler, bize düşünce ve davranış kalıpları kendi atalarımızdan kalmış olan bir mirastır. Biz bu kalıpları değiştirmeyi, hayata daha olumlu bakmayı öğreninceye kadar tekrar tekrar benzeri deneyimleri yaşarız. Aslında hayat bizden sadece kendimizi gerçekten sevmemizi bekler ve bize bunu hatırlatana kadar da uğraşır.

Dert yanmayı, eleştirmeyi ve başkalarını yargılamayı bırakarak ilk adımı atabilirsiniz:

Yakınmak, şikayetçi olmak hayatınıza gene yakınmanıza neden olan olayları çeker, dert yandığınız olaylarda siz kurban rolünü de üstlenmiş olursunuz. Belki bu sizin çocukluğunuzda öğrendiğiniz bir tür dikkat çekme biçimidir. Dert yandığınız zaman dikkati çekecek ve birisinin ilgisini kazanacaksınızdır.

Sohbetlerinize dikkat edin, sıklıkla şikayetçi olduğunuz hikayeler mi anlatıyorsunuz? İşinizden, eşinizden, sevgilinizden, patronunuzdan, arkadaşlarınızdan, çocuklarınızdan, parasızlıktan, hastalıktan, yaşlılıktan dert yandığınız konular mı açıyorsunuz? Bu alışkanlığı hemen şimdi burada bırakmaya niyet edin. Sohbetlerinizde başkalarına hayatlar için ilham verebilecek güzel, pozitif konular bulun ve onları konuşun. Bu sizin de hayatınıza ilham verecek, huzurlu, keyifli zaman geçirmenizi sağlayacaktır. Eğer düşüncelerinizde şikayetçi, eleştirel ve yargılayıcı iseniz hemen o düşünceleri yakalayın ve kendinizi affedin, her kim hakkında veya her ne hakkına düşünüyorsanız düşüncelerinizi olumluya dönüştürün. Örneğin: “Zam istesem patronum beni kovabilir, o yüzden sesimi çıkartmadan burada köle gibi çalışıyor, üstelik de hak ettiğim maaşın yarısını alıyorum.” Bu bir onaylamadır ve kendinize söylediğinizin aynısı olan bir deneyime hazırlıyorsunuz demektir. Onaylamayı pozitifiyle değiştirelim. “Ben işimi seviyorum, iş arkadaşlarımı seviyor ve kolaylıklarla çalışıyorum. Eminim patronumla ben en uygun olduğu bir zamanda hak ettiğim maaş konusunda konuşabiliriz ve ben hak ettiğim gibi daha yüksek bir maaşı alabilirim. “ “Ben ve patronum burada uyum içinde birlikte çalışıyoruz.” Her konuda düşüncelerinizi değiştirip, olumlu bir hale dönüştürebilirsiniz.

Eleştirdiğiniz, yargıladığınız herkes sizin bir parçanızı yansıtır, eleştirdiğiniz her ne ise kendinizde beğenmediğiniz bir yanı temsil ediyor olabilir, eğer öyleyse size bu yanınızı iyileştirmeniz, şifa vermeniz için hayatınıza girmiş biridir. ya da size zarar verse bile bu ilişkiyi yürütüyorsanız yalnız kalma korkunuzu şifalandırmanızda yarar vardır.

Şikayetçi olmak, dert yanmak dar ve kısıtlı nefesleri almanıza neden olacak, endişeli, korkulu düşünceleri çekecek ve dolayısıyla da stresin kaynaklarından biri olacaktır.

Hayattan sıklıkla şikayetçi olmak hayatınıza dertten başka bir şey getirmez. Şimdi yakınmayı, şikayetçi olmayı, eleştirmeyi, başkalarını yargılamayı bırak ve gücünü geri al.

Böyle bir düşünce kalıbı sizi esir almak üzere olduğunda, gözlerinizin önüne seçtiğiniz bir doğa resmini getirin ve içinde huzurda ve güvende olduğunuzu hissetmeye çalışın.

Hayatınıza girmiş olan şikayetçi olduğunuz herkesi affedin:

Kimileriniz daha bu konu açıldığı anda öfkelenip, kızıyor. Öyle ya size bu kadar kötülüğü yapmış olan birini ne diye affedeceksiniz? Hatta ceza almasını, çileler çekmesini isterken “affetmek” bir öneri dahi olamaz.

Hayatımıza, özellikle de yakın arkadaşlık, eş, sevgili rolünde hayatımıza girmiş olan insanlarla çok sorun yaşadığımız konuşuluyor. Çünkü bize en köklü dersleri verecek olanlar bizim en yakınımıza sokulanlardır.

Bir eş, yıllarınızı vermişsiniz, bir anda en büyük düşmanınız haline dönüşüyor ve kapıyı çarpıp gidiyor. Sizden elbette bir anda affedici olmanız, her şeyi olduğu gibi kabul edip, hayatınızda bu noktayı aşıp gitmeniz beklenemez. Hayal kırıklığınızın öfkesiyle bir süre dan edeceğiniz çok aşikar. Fakat şunu bilin ki bu olay her nasıl geliştiyse her şeyden önce evren size bir değişimin haberini veriyor. Önce onu kabul edin ve tadını çıkartın. Sonra o kişiyi affetme bilinci gelmeye başlayacaktır. Bu bilince gelinceye kadar onunla yaşadığınız tatsız olaylar tekrar tekrar zihninizde canlanacak, siz bir öfke ateşine düşecek ve yanıp kavrulacaksınızdır.

“Sevgili eski eşim, seninle geçirdiğim zamana, paylaştıklarımıza şükürler olsun. Senden hayata dair çok şey öğrendim. Kendimi eleştirdiğim her ne varsa senden bana yansıdı ve ben bu sayede kendimi iyileştiriyor ve geliştiriyorum. Teşekkür ederim ama şimdi yollarımız ayrıldı ve vedalaştık. Yolun açık olsun. Seni ve kendimi can-ı gönülden affettim.” Siz bu sözleri ya da buna benzer sözleri tekrar ettikçe aranızda ne tür bir çekişme oluyorsa olumlu yanda gelişme kaydedecektir, hayatınız kısa bir sürede yoluna girecektir. Düşüncenin bir enerji olduğunu ve maddeye dönüştüğünü sık sık kendinize hatırlatın. Affedin ve azat edin.

Bir başkasını özgür bırakmak kendinizi özgür bırakmak demektir. Öteki türlü bir kafesin dönme dolabında dönüp durmaya devam edersiniz. Hayatınıza girmişolan herkesi affedin, başta kendinizi affedin. Kendinizi affettiğiniz de zaten herkesi de affetmiş olursunuz. Eğer affedemiyorsanız “Affetmeye istekliyim.” dediğiniz andan itibaren evren sizin talebinize karşılık vermeye başlar.

Her an her yerde sizi istismar eden bir olay yaşadığınızda yatıştıktan sonra affedin çünkü öfkelendiğimiz insanların, onlarla yaşadığımız tatsız anıların, öfkenin koleksiyonunu yapmak bizim için yararlı olmayacağı gibi bizi ruhsal ve fiziksel olarak hasta edecektir. “Affediyorum ve hafifliyorum.”

“ Affetmeye, sevmeye ve gelişmeye devam ediyorum.”

Endişenin kimseye yararı yok:

Endişeli düşünceler, vesvese yapmak hayatımıza iyi bir şey taşımaz. Kalpte iki duygu vardır, biri korku biri de sevgidir. Sevgi bizim yaşam kaynağımızdır, bu dünyanın yaşam kaynağıdır, korku ise bizim hayatımızı sınırlayan, bizi yaşam deneyimlerimizi yaşayabilmekten alıkoyan bir duygudur. Sevgi şefkat ve anlayıştır, yaşamın özü ve bizim canımızın besin kaynağıdır. Şimdi derin bir nefes alın ve yüreğinizi sevgiye açmaya karar verin, belki biraz zaman alacaktır ama siz bunu yapmaya aday olduğunuzu bildirdiğiniz andan itibaren evren harekete geçecek ve bu niyetinize yanıt verecektir.

Düşünce bir enerjidir ve maddeye dönüşür:

Evren her düşüncemize ve ağzımızda çıkan her söze değer verir ve yanıtlar. Olumlu düşüncelerimize de, olumsuz düşüncelerimize de “evet” der. Bugüne kadar bir yığın endişeli, öfkeli, yargılayıcı, memnuniyetsiz olumsuz düşünce biriktirmiş ve bunları kalıp olarak kullanıyor olabilirsiniz. Dolayısıyla da hayatınıza durmadan aksilikleri çekiyor olmalısınız.

Şimdi kendinizi yıllardır temizlenmemiş bir ev gibi düşünün, atılması gereken çöplerden başlayalım. Ne kadar olumsuz düşüncemiz varsa çöp torbalarına doldurmaya başlayalım ama hiç acımadan, hiç bahane bulmadan hepsini çöpe gönderelim. Aynı şeyi evinizde de yapmanızı, gerçekten temizleyip, yıllardır kullanmadığınız şeyleri verip, çöplerinizi atmanızı öneririm. Dağınık bir ev dağınık düşünceler demek olduğu gibi, sizi barındıran, huzurla içinde yaşadığınız bu mekanı temiz, düzenli tutmak, dilediğiniz gibi küçük aksesuarlarla şenlendirmek, bir mum, mis kokulu bir tütsü yakmak, sağlıklı birkaç çiçek yetiştirmek hem zihninizin hem de hayatınızın berraklaşmasına yardım eder, size yaşama isteği verir.

Olumsuz düşünce alışkanlığı kolay bırakılamayan bir şey gibi gözükse de bazı çalışmalarla kolaylıkla üstesinden gelinebiliyor. Burada en önemli olan “idrak”. Siz idrak ettiğiniz andan itibaren zaten çalışma başlar, karşınıza size yardımcı olacak insanlar, kitaplar, deneyimler çıkar. Eğer siz iyi bir iz sürücü olabilirseniz bunları değerlendirebilir, tıpkı bir nehirde karşıdan karşıya geçebilmek için birden önünüzde belirmiş taşlar gibi kullanabilir ve ilerlersiniz.

Kafanızın içinde tekrar tekrar dönen aynı düşünceler hayat yolunu tıkayacak ve aynı yerde yıllarınız geçecektir. O yüzden affetme çalışmaları, bağ kesme çalışması, geri dönüş ( regresyon) çalışması, Reiki, sanat terapisi, yazma, meditasyon gibi çalışmalarla zihninizi köşe bucak temizleyip, arındırabilirsiniz.

Beklentilerle hiçbir kapıdan geçemezsiniz:

Hayattan bekliyorsunuz ama olmuyor, çoğunlukla hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Hayat her zaman zannettiğiniz gibi gelişmez. İnsanlar birden beklediğinizden daha farklı bir hareket yapabilir, sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Hava raporu o günü güneşli gösteriyordur ama birden yağmur başlayabilir ve siz hazırlıksız yakalanabilirsiniz. İşte o durumda söylenmeyi, lanet etmeyi bırakın ve tıpkı bir salkım söğüt gibi fırtınada rüzgarla birlikte dans edin. Hazırlıklı olmak sadece esnek olmaktır. Her ne oluyorsa onu anlasanız da anlamasanız da aşacağınızdan emin olun. Bunun için ilk adım “kabullenmek”, ikinci adım ise şu anda içinde bulunduğunuz anı kerteriz alarak geleceği sevinç ve neşeyle yaratabilmek. Şu anda yağmur yağıyor olabilir emin olun gene güneş açacak. Bilin ki yağmurun yağmasının şu anda idrak edemediğiniz bir nedeni var, bunu da ancak hayatta ilerleyerek, hayatı öğrenmeye açılarak anlayabilirsiniz.

Beklentiler sizin bir balonda yükselmenize engel olan kum torbaları gibidir, atın aşağıya ve yükselin.

Kalbinizi açın:

Kalbiniz siz daha küçükken yaşadığınız hayal kırıklıklarıyla yavaş yavaş kapanmaya başlar. İçeride küçük çocuğu ardı ardına kilitlenmiş kalbin odacıklarından birinde saklamaya başlarsınız. Hatta onu orada unutursunuz. Her şeye sevgi, şefkat, anlayışla yaklaşan küçük çocuk orada, karanlıkta yapayalnız oturur, bir gün yeniden sevilmeyi bekler.

Kalbinizin kilitli odalarının her birinin içinde içinizi sızlatan bir anı saklı durur. Küllenmiş anılar arada bir alevlenir ve sonra yüreğinize bir hüzün çöker. Şimdi artık bu odaların kilitlerini açma ve bir daha hiç kilitlememek üzere gün yüzüne çıkartıp, havalandırma, kalbinizin tam ortasında duran o küçük çocuğa ulaşma zamanı. Bütün duvarları yıkıp, bütün kabuklarımızı kırdığımızda gerçek benliğimize ulaşacak, onunla kucaklaşacak ve onu her haliyle kabullenip, şefkatle sarıp-sarmalayacaksınız. O zamanda ben ve ben bir büyük dostluk haline dönüşecek ve gücünüz tam olarak yerine gelecektir. Odağınıza daima neşe ve sevinç olsun. Yüreğinizden karanlık tüm anıları sildiğinizde ve kalbinizi tüm evrene açtığınızda biz olma bilincine yükselecek ve kendiniz şifanın merkezi haline döneceksiniz. Daima hatırlayın; hiç birimiz yalnız değiliz. Bu evrenin yüce bilinci daima bizimle birlikte.

İçinize dönün, orada harika bir varlıkla karışılacaksınız:

Bir çok insanın kısa bir süreliğine olsa bile sessiz kalıp, içine dönmekten, aynaya bakıp kendisiyle sohbet etmekten kaçındığını biliyorum. İçine döndüğünde berbat biriyle karşılaşacağını zanneden ve korkan bir çok insan tanıdım. Oysa içinizde ışıl-ışıl parlayan bir varlık var. Kim bilir ne kadar uzun bir süredir kendinizi eleştiriyor, beğenmiyor, suçluyor ve cezalandırıyorsunuz.

Gözlerinizi kapatın ve sessiz kalın, aklınıza gelen düşüncelerin hepsine hayalinizde birer kanat takın ve gök yüzünde uçup, kaybolduklarını izleyin. Belki sizi ele geçirmek isteyen eski, gölgeli anılar aklınıza gelebilir hemen orada “evrenin en yüksek bilgeliğine bağlı olan içimdeki merkezden kendi varlığıma en yüksek şifayı gönderiyorum deyin ve oraya şifa gönderin. Şimdi kendinize bakın, ne kadar güzel, ne kadar engin ve zengin bir varlık olduğunuzu gözlemleyin. Kendinizi sevgiyle kucaklayın. “Seni her halinle kabul ediyor ve seviyorum. Ne kadar güzel ve mükemmel bir varlık olduğunu algılıyorum. Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun.” Bu sözleri aynada gözlerinizin içine bakarak tekrar edin.

İstediklerimiz değil, inandıklarımız olur:

Belki bir çok çalışma ve yöntemle kendimizde iyi bir temizlik yaparak olumlu düşüncelerle hayatımıza yön vermek için uğraştığımız halde bir türlü isteklerimiz hayatımıza gelemiyor olabilir. Bu konuda endişelenmeyin, endişeye hiç yer vermeyin. Eğer bir şeyi gerçekten inanarak diliyorsanız o mutlaka hayatınızda görünür hale gelecektir. Eğer oluşamıyorsa halen bu konuya ilgili geçmiş kayıtlarda blokajlar olabilir ve bu da endişe ve korku yaratarak oluşmasına engel olur. Bu konuda çakışmalara devam ederek bu blokajlardan kolaylıkla kurtulabiliriz. Biz insanların isteklerinin ardı arkası kesilmez, heves ettiğimiz her şeyi hayatımıza çekmeye çalışabiliriz. Önce konu her neyse sahip olduklarımıza şükredelim. Sonra bu isteğiniz için içinize sorun “ Bu benim için hayırlı mı?” Bunu birkaç kez tekrar edin, yanı gelecektir. Eğer yanıt “Hayır” ise bu konuda öfkelenip, ısrar etmeyin çünkü sizin için daha hayırlı olabilecek bir şeye engel oluyor olabilirsiniz.

Deneyimlerimizi yaşarken iyi bir iz sürücü olmak, farkında olmak, hayatı idare etme gücünü yeniden almamızı sağlayacaktır. Hatırlayın bizler hepimiz odağımızda sevgi ve şefkatle hayatlarımızı mutlulukla yaratabilir, bastığımız her yerde çiçekler açmasına neden olabilir ve başta kendimiz olmak üzere bulunduğumuz her yeri, yakınımızda veya uzağımızda dileyen herkese şifa verebiliriz.

Bizler bilmediğimiz şeylerden korkarız o yüzden öğrenmeye gönüllü olursanız bütün bilgiler size akar ve hayata o zaman farklı bir bilinçle ve yüreklilikle bakar ve yaşarsınız.

Hayata ve onun tüm ifadelerine sevgiyle kalın.

Somnur vdK


77 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page