Hastalıkların anlamı

Her bir hastalığımızın ruhsal bir nedeni var. Hastalıklar aslında önce düşünce ve duygularla eterik boyut (enerji boyutu) dediğimiz ortamda hazırlanıp sonra fiziksele dönüşürler.
Örneğin ayağınızda bir sorun varsa yaşadıklarınıza bağlı olarak adım atmanızla ilgili bir kaynağı olabilir. Bilinç dışında bir konuda adım atmaya çekiniyorsunuz ve kendinize öfkeleniyorsunuz ve dolayısıyla da kendinizi cezalandırıyorsunuz anlamına gelir. Kalp hastalıklarının çoğu kalp kırıklıklarından kaynaklanır ama bu bizim hemen bir başkasını suçalamamız anlamına gelmiyor, hatta bu yapacağımız en zarar verici düşünce olacaktır, iyilştirmwemek yerine daha da kötüye götürür. Bir başkasını suçlamak aslında insanın kendisini suçlu hissetmesinden kaynaklanır dolayısıyla da sonuçta her gün geçmişten gelen bazı olayları tazeleyerek kendi kendisini yer ve bu öfkeyle de kendisini cezalandırır. Fiziksel bedenimizdeki tüm hastalıkların özünde korku ve öfke yatar, bu iki olumsuz duygunun da kaynağı geçmişte yaşadığımız deneyimlerden yaptığımız olumsuz kayıtlardır. Ruhsal kayıtlarımız fiziksel boyutta DNA kayıtlarımızı oluşturur.
Reankarnasyona göre kişiler dünyaya daha önce yaşadığı deneyimleri tamamlamak için yeniden gelirler ve o esnada yeni karmik olaylar yaratırlar ve bu böyle devam eder. Yakınlarındaki insanlar karmik bağları olan insanlardır, yani sonuçta ruhsal ve genetik kayıtlar benzerdir. Biolojik ailesindeki bireyler geçmiş yaşamında gene beraber yaşam deneyimleri paylaştığı kimseler olması nedeniyle fiziksel olarak DNA kayıtlarında ruhsal kayıtlarında benzeşen hastalıklar, alışkanlıklar, davranış biçimleri olacaktır.Büyük dedemiz şeker hastasıdır ve bizde de şeker hastalığı görülür çünkü DNA kayıtlarında şeker hastalığına yatkınlığımız olduğu gözükür. Aslında ebeveyinlerimizden aynı davranış biçimlerini, aynı alışkanlıkları görür ve hayatı benzer bir bakış açısıyla deneyimleriz dolayısıyla da genetik olarak aynı yerden almış olduğumuz yara tekrar açılır. Ruhsal olarak bakarsak, zaten geçmiş hayatlarımızda yakınlarımızla benzer deneyimleri paylaşmış ve o deneyimleri halletmek, bitirmek, iyileştirmek üzere gelmiş olduğumuz için benzeyen bir yara yeniden kanamaya başlayacaktır, ta ki biz geçmişi affedip, büyük dedemizle ya da her kimlerse onlarla kucaklaşıp onu bağrımıza basıncaya kadar. Aynı şey sadece hastalıklar değil, ilişkilerimiz ve hayatımızdaki bolluk-bereket akışıyla ilgili deneyimlerimiz için de geçerlidir. Bizler bu dünyaya bu deneyimleri aşmak, ruhsal olarak büyümek, olgunlaşmak için geliriz.
Her hastalığımız değerli bir deneyimdir. Dolayısıyla hastalıklarımıza kızmak, öfkelenmek, nefret etmek, onunla savaşıyorum lafını kullanmak iyileştirmek yerine kötüye götürür. Çünkü bizim iyileşmek için herşeyden önce sevgi ve şefkate ihtiyacımız vardır, hastalığımız herneyse bizim kendi yarattığımız ve kendimize ait olan bir parçadır. Kendimizi her halimizle kabul edip sevmeye başladığımızda önce kendimiz ve sonra hayatımızdaki herşey iyileşir.
Bir şeyi yargılamak, eleştirmek, yermek bizi hasta eder. Sevgiyi kazanmak zorunda değiliz biz zaten var olduğumuz için sevilesi varlıklarız. Kendi kendimizi sevmeyi başardığımızda, kendi kendimizi eleştirmeden, yargılamadan olduğu gibi kabul etttiğimizde, kendimizi tam hissettiğimizde hayat muhteşem akar. Aslında hayat muhteşemdir ama biz olumsuz düşünceler üretirsek hayatımıza da olumsuz deneyimleri çekeriz.
Öyleyse işe koyulalım ilk iş geçmişi affetmek olsun. Affetme çalışması bir seferde olmayabilir, belirgin kişiler varsa bu kişilerle ilgili çalışmalar yapmak gerekir. Bu konuda yardım almak isterseniz www.somnur.com çalışmalar sayfasında bulabilirsiniz veya bana direk olarak yazabilirsiniz.
Şimdi arkanıza yaslanın ve derin bir nefes alın. Kendinize söylemek istediklerinizi seçin: “Geçmişi tamamen affettim.” “Kendimi tamamen affettim.”
“Aklımı kurcalayan pişmanlıklarımın hepsini affettim çünkü pişmanlık yok, sadece deneyimler var, kendimi ve suçladığım herkesi affettim.”
Aklınıza olumsuz düşünceler gelmeye başladığında önce bunu farkedin, yakalayın, sakın kendinize kızmayın. Şimdi bir çalışma önereceğim, bir görüntü seçin, harika bir göl, şelale, masmavi sakin bir deniz, yemyeşil bir orman veya hoşunuza giden sevdiğiniz herhangi bir görüntü. Aklınıza herhangi bir olumsuz düşünce geldiğinde olumsuz düşüncelerin yerine bu görüntüyü koyun, “Farkındayım” deyin ve derin nefes alıp etrafınıza göz gezdirin, bunu gün içinde olumsuz düşünceler olmasa da yapın çünkü bizler yaşarken hayatımzıda gelişen bir çok olayın farkında olamayız, bu sözler bizim farkındalığımızın gelişmesine, hayatımızda olan bitenlerin daha çok farkedebilmemizi sağlayacaktır.
Olumlama çalışmaları çok işe yarıyor çünkü herşey düşüncelerimizden ve hissettiklerimizden başlıyor ama elbette kendimize fiziksel ortamda beden bir kimyasal birleşim olduğunu düşünerek bedeninizi ona uygun olan gıdalarla besleyin, bol bol su için, bizlerin bedensel yapısı alkalindir, asidik gıdalar yıpranmaya ve çabuk yaşlanmaya neden olur. Gene web sayfamın “Ne yiyelim, ne içelim?” bölümünde sorularınıza yanıt bulabilirsiniz.
. Sizler.Şifa OL’sun