İşler nasıl yürüyor?
- Somnur van der Kraan

- 31 Oca 2020
- 4 dakikada okunur

İşler nasıl yürüyor? :
Önce işler nasıl yürüyormuş bir ona göz gezdirelim. Hepinizin bildiği çağımızın bilimi ve ilimi kuantum kuramıyla çok yakından ilgileniyor. Ben sizlere uzun uzadıya kunatumcular nasıl keşfetmişler ya da olanı nasıl ispat peşindeler burada bunu anlatmayacağım.
Sizlerle kuantum fizikçisi, bilim adamı Masaru Emoto’ nun pirinç deneyimini paylatım, tekrar izlemek burada veya web sayfasının blog bölümünde bulabilirsiniz. Kuantum kısaca der ki “Düşünce bir enerjidir ve bu enerji maddeye dönüşür. “ Ya da görünür hale dönüşür çünkü kuantum aynı zamanda şunu da söyler: Bilim adamları insanların bir nesneye bakarken, bir şeyi hayal ederken gördüğü görüntü ve rüyalarda oluşan beyin dalgalarını incelemişler ve hepsinde aynı sonucu gözlemlemişler. Bu demektir ki beyin rüya, hayal veya gerçek arasında bir fark kaydetmiyor. Önce zihnimizde canlandırır sonra onun gerçekleşmesini bekleriz. Zihnimizde gördüğümüz şey, gerçek dediğimiz yerde oluşur, dokunma duyumuzla üç boyutlu olduğunu algılarız. Buna koku, sesler ve tad da ilave olur. Böylece yaratmak istediğimiz 5 duyumuzla algıladığımız dünyayı yaratmış oluruz çünkü kuantum aynı zamananda şunu da söyler gerçek sandığımız herşey bizim ancak beş duyumuzun algı yeteneği doğrultusunda illüzyondur. Yani hayaldir. Yani bizim bir maceralarla dolu hayal dünyasında olduğumuzu söyler. Dün ve yarın yoktur, sadece “şimdi, şu an” vardır ki bu da oldukça anlaşılması kolay bir gerçektir. Bir saniye öncesi dahi geçmiş oldu ve geleceği de bilmiyoruz. Olan sadece içinde bulunduğumuz “an” dır.
Beş duyumuzda biz bu dünyaya geldikten sonra bize öğretilenler doğrultusunda gelişir. Yani daha önce hiç bir şekilde algımız ve deneyimiz olmayan bir görüntüyü algılıyamayız. Dolayısıyla kayıtlarımızda olan ve bize öğrendiklerimiz-öğretilenler doğrultusunda algılarız. Daha önce gözümüzün görmediği bir şeyi hayal zannedebilir veya hiç görmeyebiliriz. Bu da günümüzde deneylerle kanıtlanmıştır.
Gelgelelim bir de işin ruhsal boyutu var, öyleyse biz kimiz ve burada, bu kılıfın içinde ne yapıyoruz? Öyle ya bu kılıfı çalıştıran bir enerjiyiz biz. Yoksa burada tutsak mıyız? Bu mükemmel biobilgisayar aslında bir hayalden mi ibaret? Bizim geçirdiğimiz günler, çektiğimiz acılar, sıkıntılar hepsi bir film, bir hayal mi?
Hem evet-hem hayır. Bütün bu düzen, bu muhteşem biobilgisayar olan bedenimiz bizim sandığımız gibi bir hayalden ibaret değil ama sonuçta bu dünyadaki veya bu filmdeki süreci kurallarına uygun bir şekilde oynamak ve çekilmek zorundayız. Bu süreçte neler yaptığımız, diğer varlıklara, evrene bu illüzyonun aracılığıyla neler yansıttığımız çok değerli. Çünkü bizler bir bütünün parçalarıyız, kuantumcuların yeni keşfettiği ama bilge varlıkların bize binlerce yıldır hatırlattığı şey bizim enerji olarak birbirimize bağlı olduğumuz, sadece bu dünyada değil bizim bilincimizdeki evrende tüm varlıklar birbirlerine bağlı olduğudur. Birinin ürettiği bir düşünce ve bir hareket enerji zincirini değiştiriyor ve farklı bir tepkimeye neden oluyor.
İşte o yüzden odağınızda daima sevgi ve şefkat, doğruyu açık ve net konuşacak kadar yürekli, sözü özü bir, yaptıklarıyla söyledikleri bir, cana değer veren, iyi bir dinleyici, doğanın bir parçası olduğunun farkındalığında bir hayat yaşıyor musunuz? Eğer bunları deneyimleyemzsek yüreğimiz korkuyla dolu, ruhumuza ve DNA’ mızı da korku kayıtlarıyla dolduyoruz demektir ve yaptığımız her hareket bir şekilde, bir gün bumerang gibi bize geri dönecektir. Korku kendine şiddeti çeker, çünkü korkunun elemanları devreye girecek ve siz korkularınızı deneyimlemeye başlayacaksınızdır. İşte o yüzden istediklerimiz değil “inandıklarımız” görünür olur.
Bu dünyayı hangi yolla deneyimlemeyi seçiyoruz? Günümüzün değerli filozoflarından Echart Tolle diyor ki “Düşünce durdurulamayan bir hastalıktır” . Hastalık demesinin nedeni ise insanoğlunun kendisini-canını koruma özelliğini abartarak bunu korku dolu düşüceler zincirine dönüştürmesi ve tabi bu paranoyalar sonuçta yıkıcı bir egoya dönüşüyor. Yıkılanların diğerleri olduğu düşünülse de sonuçta kişi aslında kendi yıkımını hazırlamaktadır. Eğer bugün bu dünyadaki bir çoğumuz sadece “sevecenliğe, şefkate” odaklansa bir tek canavar kalmazdı bu dünyada. İşte meditasyonun muhteşem özelliği de buradadır çünkü yüreğinizden korku, endişe ve öfkeyi çeker alır yerine barışı ve huzuru koyar. Düşüncelerimizi kaynağı sevgi ve sevecenlik olan düşüncelere yönlendirelim. Bu arada egonuz hemen kulağınıza fısıldar “Salak, insanlara ne kadar iyilik yaptın onlar sana neler yaptılar, hatırla” Bu düşünceleri yaratan sınırlayıcı varlığı bence hemen uzay boşluğuna gönderelim orada hallederler. Ve yerine “ İnsanlara iyi niyetlerle, sevgiyle yaklaşıyorum ve hayatıma sevgi dolu, dürüst, cömert, şefkatli insanlar geliyor çünkü ben de öyleyim” olumlamasını yerleştirin. Evren boşluk sevmez, gölgeli düşüncelerimizi silip hemen yerine hemen sevinçli deneyimlerimizin inancıyla dolduralım. Bu noktada bir şeyi hatırlatmak isterim, kimseyi ama hiç kimseyi değiştiremezsiniz, o kişi her kimse eğer kendisi değişmek isterse değişecektir, zaman verin ya da orada bırakın ve yaşadığınız deneyimden mutlaka ve mutlaka öğrendiğiniz bir şey vardır, affedin ve şükredin.
Diğer olumsuz deneyimleriniz ruhsal ve genetik kayıtlarınızdan kaynaklı olarak gelecek ve hayatınıza gene benzeri deneyimleri çekecektir. Öyleyse ruhsal ve genetik kayıtlarımızı silelim ve yerini parlak, ışıklı, sevinçli, bereketli deneyimlerle dolduralım. Nasıl mı? Bunun için bir çok yol vardır. Bu yollar için birlikte yapacağımız çalışmalar ve tek başına yapacağınız çalışmalarda vardır. Reiki göndermek, affetme çalışmaları, onaylamalar ve yazmak. Yazmanın enerjisine her zaman güvenmişimdir ve benim hayatımda çok işe yaramıştır. Yapacağımız en önemli çalışma aslında her ne yöntemi kullanıyorsanız kullanın önce geçmişimizi, kendimizi ve diğerlerini affedelim ama öyle bir affedelim ki yüreğimizin bütün kapıları açılsın. Affetme çalışması bir kez olacak şey değildir, egonun yarattığı dallanıp budaklanmış ve farkındalığına varamamış olduğumuz düşünceler yeniden olumsuz davranış ve deneyimleri çekmeye çalışacaktır ama siz eğer affetmenin gücüne inanırsanız ruhunuzu karartan deneyimler kara bir buluta binip gidecek ve güneş açacaktır. Ve sonra: Belleğimize ve yüreğimize olumlu olan, hayatımıza girmesini dilediğimiz düşünceyi tekrar tekrar, tıpkı bilgisayara program indiriyormuş gibi indirdiğimizde o şey hayatımızda görünür olacaktır.


Yorumlar